21 Temmuz 2007 Cumartesi

Tupac Biyografi



Asıl Adı: Lesane Parish Crooks

Doğum Tarihi ve Yeri: 16 Haziran 1971 � Brooklyn

Ölüm Tarihi ve Yeri: 13 Eylül 1996 � Las Vegas

Fiziksel Ölçüleri: 1.75 m. boy, 74 kg.

Boşandığı Eşi: Keisha Morris

Nişanlısı: Kidada Jones

Mesleği: Rap�çi / Oyuncu / Şair

En Sevdiği Yemek: Acı soslu piliç kanat

En Sevdiği İçki: Orange Pop

Sevdiği Renkler: Siyah ve altın sarısı

Burcu: İkizler

Anne Adı: Afeni Shakur (Alice Fay Williams)

Baba Adı: William Garland

Üvey Babası: Mutulu Shakur (Jerald W. Williams)

Üvey Kız Kardeşi: Sekyiwa Shakur

Üvey Erkek Kardeşi: Maurice Harding(Thug Life grubundan �Mopreme�)

Vaftiz Babası: Emler �Geronimo� Pratt

Kurduğu Gruplar: Born Busy, One Nation Emcees, Two From The Crew, Strictly Dope, Digital Underground, Thug Life, Outlaw Immortalz/Outlawz

Takma Adları: MC New York, 2Pac, Don Makaveli



1994 Olayı

Herşey 1994 yılında 2Pacın vurulmasıyla başladı. New Yorkta kayıt şirketinde beş el vurulmuştu. Bu vurulmada bir çok teoriler var. Medya olayı bir soygun olarak gösterdi, onlara göre Tupac da silahına davranmış ve vurulmuştu. Ama Tupac'a göre olay çok daha derin...
Tupac'a göre olay "Above The Rim" çekimlerinde başlamıştı. Burda Nigel adlı bir adamla tanışmıştı. Nigel de Pac'ı Trevorla tanıştırmıştı. İkiside sözde Black Mafia üyeleriydi ve Badboy kasetçiliğe para yardımında bulunuyorlardı. Tupac'a göre onlar Pac'ı "olgun" yapmışlardı.
İkisi de Pac'ın Badboy kasetçiliğe
katılmasını istemiş ama Tupac reddetmişti. Bu belki de vurulma sebeplerindendi. Hem Tupac bir röportajında Jacques Agnant isimli arkadaşına laf atmıştı
belki de bu yüzden vuruldu.

Olaydan bir yıl sonra Stretch ölü olarak bulundu. Tupac, Stretch'i olaya karıştığı için suçlamıştı. "Ambitionz Az a Ridah" şarkısında "Had b*tch a** ni**as on my team, so indeed they wet me up" (takımımda kaltak zenciler vardı aslında onlar beni vurdu) diyor. Tupac'a göre yalnız vurulma değil taciz olayı da bir plandı.

Medya bu olayı hep çarpıttı ve Doğu/Batı savaşını yanlış yazdılar. Tupac direkt olarak hiçbir zaman Biggie'yi ve Puffy'i suçlamadı. Onlar Pac'ın arkadaşlarıydı ama onu hiç uyarmadılar. Tupac cezaevine girdiğinde onu ziyaret etmediler yani Pac'a göre onu "terkettiler" ve "onun yerini almaya çalıştılar".

İşte Tupac'ın olay hakkındaki bir röportajı:

Bizi Quad Stüdyosundaki o geceye geri götürebilir misin?

Vurulduğum geceye mi? Tabii. Ron G. New Yorkta bir DJ. Bana evine gelip gelemiyeceğimi sordu. Bir şarkı yapmamı istedi. Beni tabi gelirim dedim. Eve ben, Stretch ve birkaç arkadaş gittik. Şarkıyı yaptıktan sonra Booker isimli adamdan telefon aldım. Bana Little Shawn'un kaseti için bir şarkı yapmamı söyledi. Ben de "peki, bana 7000 dolar verin yaparım" dedim. "Param var, gel" dedi. Biraz ot içtim beni yine aradı. "Nerdesin, niye gelmiyon" dedi. Ben de "geliyom bekle" dedim.

Onu tanıyor muydun?

Onunla birkaç arkadaş aracılığıyla tanışmıştım. Artık kirli işleri bırakmak istiyordu, bu yüzden ona iyilik yaptığımı sanıyordum. Onu yönü sormak için aradığımda "param yok" dedi. Ben de "paran yoksa gelmiyorum" dedim. Telefonu kapattı ve yine aradılar. "Andre Harrel'i arıyacam, parayı alıcağını kesinleştiricem ama parayı kendi cebimden vericem" dedi. Ben de "peki geliyorum" dedim. Binaya doğru giderken biri üst kattan bağırdı. Lil Ceasardı. Biggie'nin arkadaşı. Bu yüzden rahatladım.Yani binaya girmek...
Korktum çünkü bu adam kavga ettiğim birini tanıyordu. Polise söylemek istemedim ama bütün dünyaya söyleyebilirim. Nigel beni Bookerla tanıştırmıştı. Herkes paramın az olduğunu biliyordu. Bütün konserlerim iptal ediliyordu, kasetlerden aldığım paralar avukatlara gidiyordu, filmlerden aldığım paralarda ailem için gidiyordu. Bu yüzden millet için rap yapıyodum ve para kazanıyordum.

Nigel denen kişi kim?

Above The Rim çekimlerinde bütün gün onla eğlenirdik. Bana geldi ve "sana bakıcam artık başın belaya girmeyecek" dedi.

Nigel'in diğer adı da Trevor değil mi?

Evet, Trevor diye biri var ama Nigel her iki adı da kullandı. Onlara yakınlaştım. Beni alışverişe götürdüler, Rolex ve mücevherler aldım. Beni olgunlaştırdılar. Brooklyneki tüm gangsterlerle tanıştırdılar. Nigel'in ailesiyle tanıştım, çocuğunun doğum günü partisine gittim. Ona güvendim. Anlıyo musun? Nigeli de filme almaya çalıştım ama istemedi. Bu çok garip geldi bana. Hiç bir film de oynamak istemeyen zenci görmemiştim.

Vurulma gecesine dönelim mi, yanında kimler vardı?

Arkadaşım Stretch, adamı Fred, kız kardeşimin erkek arkadaşı Zayd. Korumam yok zaten. Stüdyoya gittiğimizde dışarda asker kıyafetli biri vardı. Şapkası yüzünü kapatıyordu, kapıya gideken bakmadı. Hiç bir zencinin kıskançlıkla ya da saygıyla bana selam vermediğini görmemiştim. Bu adam sadece kim olduğuma baktı ve yine kafasını indirdi. Lobide bana birşey olabileceğini hiç düşünmemiştim. Kapının açılmasını beklerken de içerdi bi adam vardı o da hiç bakmadı.


Bunların ikisi de siyah?

Evet 30 yaşlarında siyah adamlar. Ben de "bu adamlar Biggie için güvenlik heralde" diye düşündüm çünkü asker giysilerinden Brooklynli oldukları belliydi. Sonra "Biggie'nin arkadaşları bile beni seviyor bu adamlar niye hiç bakmıyorlar" diye düşündüm. Asansörün düğmesine bastım. Bu arada içeri 9mmlik tabancalarla birileri girdi. "Kimse kıpırdamsın, herkes yere, ne bokunuz varsa verin" dediler. Ne yapmalıyım dedim kendi kendime. Stretch'in kavga ediceğini sanıyordum çünkü Stretch onlardan çok daha uzundu. Zenciler soyguna gittiklerinde ilk en büyük zenciyi vururlar ama Stretch'e dokunmadılar, hemen bana doğru geldiler. Herkes patates gibi yere düştü, ben donup kaldım. Cesur olduğumdan filan değil sadece yere inemedim. Beni aramaya başladılar silahlımıyım diye. "Mücevherlerini çıkar" dediler. Çıkarmadım. Açık derili adam benim üstümdeydi, gazete okuyan adamda Stretch'in üstündeydi ve benim üstümdeki adama "vur o..spu çocuğunu, s..tir et" dedi. O zaman biraz tırstım çünkü adam silahı mideme tutuyordu. Tüm düşündüğüm sidik kesemdi. Silahı biraz yana itmek için elimle hamle yaptım, ateş etti, ayağımda hissettim. T.şaklarımdan vurulduğumu bilmiyordum. Yere düştüm. "Pac ölü taklidi yap" diye düşündüm. Beni tekmelemeye başladılar. Ateş etmeyin demedim, hiç sesimi çıkartamadım. Eşyalarımı ben yerdeyken kapmaya başladılar. Gözlerim kapalıydı ama titriyordum, durum beni titretiyordu. O sıra kafamın arkasında çok kuvvetli birşey hissettim. Beni tekmelediler veya silahın arkasıyla vurduklarını sandım. Herşey beyazlaştı, bembeyaz. Hiçbir şey duymuyordum, hiçbir şey hissetmiyordum. İçimden bilincimi yitirdim dedim ama bilinçliydim. Onu bir daha hissetim. Şimdi duyabiliyordum, görebiliyordum. Bilincim yerine gelmeye başlamıştı. Bir daha yaptılar, yine bilincimi yitirdim, herşey beyaz oldu, bana vurdular yine bilincim yerine geldi.

Konuşurken adlarını söylemediler mi hiç?

Hayır, ama beni tanıyorlardı yoksa aramazlardı. Bana çok kızmış gibiydiler; tekmelemelerini hissettim başka hiç kimseye vurmadılar. Ben de "ohh o..spu çocuğu, oh, ahh" diyordum. Çok sert tekmeliyorlardı. Bilincimi yitirdiğimde kafamda kan filan hiçbir şey hissetmiyordum tek hissettiğim karnımın çok pis acımasıydı. Kız kardeşimin erkek arkadaşı ben çevirdi ve "iyi misin" dedi. Ben de "vuruldum, vuruldum" dedim. Fred de vurulduğunu söylüyordu ama o kurşun benim bacağım içinden geçen kurşundu. Ayağa kalktım ve kapıya doğru yürüdüm orda duran bir polis arabası gördüm. "polis geliyo ben daha üst kata çıkmadım" dedim. Topallıyordum, hiçbir şey hissetmiyordum. Uyuşmuştu. Üst kata çıktığımızda çevreme batım ve çok korktum.

Neden?

Çünkü Andre Harrel ordaydı, Puffy, Biggie. Nerdeyse 40 zenci vardı. Hepsinin üzerinde mücevherler vardı, benimkilerden fazla. Bookerı gördüm. Yüzü beni gördüğüne şaşırmış gibiydi. Neden ki? Ben zile basıp üstte çıkacağımı söylemiştim. Little Shawn ağlamaya başladı. Kontrolsüzce ağlıyordu. "Aman Tanrım, Pac oturmalısın" dedi. Garip hissediyordum. Acaba niye oturmamı istiyorlar diye düşündüm.

Çünkü 5 el vurulmuştun.

Kafamdan vurulduğumu daha bilmiyordum. Hiçbir şey hissetmedim. Pantolonumu açtım, Karl Kani (bi giysi markası) pantolonumun üstünde barutu ve deliği görebiliyordum. Pantolonumu indirmek istemedim çünkü s*kimin orda olup olmadığını bilmiyordum. Sadece bir delik gördüm ve "bana biraz ot yuvarlayın" dedim. Kız arkadaşımı aradım ve "vuruldum, annemi ara ve ona da söyle" dedim. Kimse bana yaklaşmadı, hatta bakmıyorlardı bile. Andre Harrel bakmıyordu. Son 2-3 gün onla yemeğe çıkardım. New York Undercover çekimlerine beni davet etmişti, bana iş bulacağını söylemişti. Puffy de arkada duruyordu. Puffyi de tanıyordum. Biggie çıkmadan ona ne kadar yardım ettiğimi bilir.

Ordakiler üzerindeki kanları gördüler mi?

Bana "başın!, başın kanıyor" demeye başladılar. Ben silahla kafama vurdular sandım. Sonra ambulans ve polisler geldi. İlk gördüğüm polis taciz davasında bana karşı kürsüyü alan polisti. Yüzü gülüyordu ve t*şaklarıma bakıyorlardı. "Ne var ne yok, Tupac, nasıl gidiyor" dedi.

Belleuve Hastanesine vardığımızda doktor "Aman Tanrım" dedi. Ben de "ne, ne var" diyordum. Diğer doktorlara "şuraya bakın, şurdaki barut", kafamdan bahsediyorlardı. "şurası giriş yarası, şurası da çıkış". Öyle yaptığı zaman delikleri hissettim. Bayıldığım noktalar oralardı. Kendi kendime "s*ktir, beni kafamdan vurmuşlar" dedim. "Ne kadar şanslısın bilemezsin, 5 kere vurulmuşun" dediler. Bu çok garipti. İnanmak istemedim. Ben sadece ilkini hatırlayabiliyordum sonra herşey beyazlaşmıştı.

Hiç öleceğini düşündün mü?

Hayır, yemin ederim ki. O zencilerin silahı ilk çekişlerinden beri Tanrı'nın beni koruduğunu hissettim. Beni tek inciten şet Stretch'in ve diğerlerinin yere yatmalarıydı. Kurşunlar acıtmadı. Aslında iyileşene kadar hiçbir şey acıtmadı. Yürüyemedim, kalkamadım ve elim s*kilmişti. Gazetelere bakıyordum ve hepsi hakkımda yalan söylüyordu.

Seni en çok sıkan haber hangisiydi?

Ben en çok sıkan şey, olayı benim planlamış olmamdan bahseden bir herifti. Onu okuduğumda bebek gibi, kancık gibi ağlamaya başladım. İnanamadım. Beni parçaladı. Sonra haberler üzerimde silahımın ve otumun olduğunu söylüyorlardı. Kurban ben olduğum halde olayı ben yapmışım gibi gösteriyorlardı.

O zamana kadar çok ağrın oldu mu?

Evet başım ağrıyordu, bağararak uaynıyordum. Kabuslar görüyordum. Rüyalarımda hala beni vuruyorlardı. Tek gördüğüm şey o zencilerin silah çekişleri ve adamın "o o...pu çocuğunu vur" demesiydi. Sonra çok pis terlemiş olarak kalkıyordum ve başım ağrıyordu. Bellevuedeki psikiyatrist buna travma-sonrası stres dedi.

Hastaneden ne zaman taburcu oldun?

Diğer gece. Bana yardım ediyorlardı ama ben bilim tasarısıymışım gibi hissettim. İçeri gelip s*kime bakıp duruyorlardı. Bu da pek iyi bir durum değildi.

Belleuve'den ayrıldım ve New York'a gittim. Bana bir telefon verdiler ve burda güvencedesin, kimse burda olduğunu bilmiyor dediler. Sonra telefon çaldı ve biri "Hala ölmedin mi" dedi. Bu o...pu çocuklarının hiç insafı yok. Ailem beni güvenli bir yere götürdü. Onlar New York'ta benimle ilgilenen tek kişi.



1996 Olayı

20:30 Tupac'ın gitiği MGM Grandadeki Myke Tyson ve Bruce Seldon maçı bitti. Tupac maça 20:00'de gitti. Tyson 109 saniye sonra kazanan ilan edildi.

20:30 - 21:00 Otel Grand Garden yanında Tupac ve Suge Knight adı daha sonra Orlando Anderson olduğu ortaya çıkan bi adamla kavgaya karıştı. Polis bu adamın Tupac'ın vuruluşuyla bir ilişkisi olduğuna inanmıyor.

23:00 Suge Knight Las Vegas bulvarında müziği çok sesli dinlediği ve kiralık arabasında plakası olmadığı için durduruldu. Bir kaç dakika sonra serbest bırakıldı.

23:15 Shakur ve Marion Suge Knight vuruldu. 1996 BMW 750 sedan marka arabayla Flamingo yolunda doğuya giderlerken ışıklarda durduklarında ilk önce 2pac ve Suge'un dikkatini dağıtmak amaçlı sol taraflarına bir jeep yanaştı içi kız doluydu bu arada sağ taraflarına da beyaz bir Cadillac marka araba yanaştı. Cadillactan ateş açıldı. Tupac kurşunlardan kaçmak için arka koltuğa gitmek istedi ama kayıp ön koltuğa düştü. Tupac'ın göğsüne 3 kurşun isabet etti. Suge bu olayı hafif sıyrıklarla atlattı ve hemen arabayı u dönüşü yaptırarak Tupac'ı University Medical Center'a götürdü. İç kanamayı durdurmak için 'Pac'ın sağ karaciğeri alındı.

8 Eylül Pazar

1:00 Suge Knight University Medical Center'dan ayrıldı.

18:20 Shakur iyileşmek için aynı hastanede bir başka operasyona girdi.

9 Eylül Pazartesi

20:00 Metro Polisi ve yaklaşık Tupac'ın yaklaşık 20 hayranı ve dostları bir "yanlış anlama" üzerine sözlü kavga etti. Shakur'un bayan bir arkadaşı yardımıyla tansiyon düştü ve kimse tutuklanmadı.

11 Eylül Çarşamba

18:00 Knight avukatlarıyla beraber polise olay hakkında yaklaşık bir saat konuştu.

13 Eylül Cuma

16:03 Tupac'ın öldüğü söylendi.

19:00 Tupac'a sahte olup olmadığı anlaşılmayan otopsisi yapıldı. Otopsiyi burda görebilirsininz.

21:00 Tupac Davis Mezarlığına kaldırıldı ve annesinin isteği üzerine yakıldı.
Daha fazlaı için tupacturkey sitesini ziyaret edebilirsiniz. Siteye gitmek için tıklayın.

20 Temmuz 2007 Cuma

Rammstein Biyografi


Till Lindemann:(vokal)

DOGUM TARİHİ: 4 Ocak 1963
DOGUM YERI: Almanya - Leipzig'de dogdu ve Wendisch-Rambow adında çok küçük bir kasabada büyüdü. Taşralı diyebiliriz yani.
SAÇ RENGİ: Kahverengi
GÖZ RENGİ: Mavi
BOY: 190cm

HAYATI: Annesi, babası ve kendinden 6 yaş daha küçük olan kızkardeşiyle büyüdü Till. Anne ve babası oyuncudur. Babası ile arası hiç iyi değildir. Babası sıkça döver Till'i. Annesi Till 12'sindeyken bir Amerikalıyla evlenir. Babası yüzünden biraz zihni kararmıştır Till'in. Okulun en tuhaf çocuğudur. 18'inde ilk kez kızarkadaşı olur. Genç yaşta evlenir ve yine genç yaşta boşanır ve daha sonra da ne evlenmiş ne de bir kızarkadaşı olmuştur. Till'in babası 1992'de içkiden ölür ve bir kilisenin gölgesine gömülür. Till cenazeye katılmadığı gibi bugüne kadar bir kez olsun mezarına ziyaretine gitmemiştir. Hatta "Heirate Mich" şarkısını yazarken babasının ölümünden etkilendiğini söylemiştir. Till yüzücülükte çok iyidir ve Avrupa gençler yüzme şampiyonu bile olur. Fakat İtalya'da kampyaptıkları sırada sık sık porno dergileri almak için kamptan kaçtığından takımdan kovulur Till. O da daha sonra yüzmeyi bırakır. Yoksa belki de onu Ramms+ein'ın vokali olarak değilde ünlü bir yüzücü olarak tanıyor olabilirdik. Askerde sıkça üsleriyle kavga eder ve hapse girer Till. Askerliğini tamamlıyamaz o yüzden.
Till ilk cinsel deneyimini 16'sında bir samanlıkta yaşamıştır. Gerçek hayatta Schneider kadar deli olmadığını söylüyor. Sol kulağında bir küpe deliği var fakat hiç kullanmıyor. Vücudunun biryerinde "punkrock" yazan bir dövme olduğu söyleniyor. "Messer" isminde bir şiir kitabı var.

TILL'DEN BIR ALINTI: Aşk Chris Isaak ve süttür.


Christian 'Flake' Lorenz:(klavye)

TAKMA ADI: Flake (manası yok)
DOGUM TARİHİ: 6 Kasım 1966
DOĞUM YERİ: Berlin, Almanya
SAC RENGİ: Kahverengi.
GOZ RENGI: Mavi
BOY: 190cm

HAYATI:O Lorenz ailesinin evlatlık çocuğu. İki üvey erkek kardeşi vardır. Çocukluk yıllarında gazete dağıtıcılığı yapmaya başlar. 15. yaşgününde Lorenz ailesi ona ilk piyanosunu hediye eder. Klasik bir piyanist olarak çok iyi bir eğitim alır daha sonra Christian. Ayrıca nedendir bilinmez çok iyi bir kukla oynatıcılığı eğitimi de almıştır. Flake'de diğer üyeler gibi boşanmış. Rammstein'a katılması biraz isteksizce gerçekleşir Flake'in. Grubun tarzının çok kaba ve sıkıcı olduğunu düşünür fakat Paul'un yakın arkadaşı olması nedeniyle şansımıza Paul onu ikna eder. Hala tam olarak sevemez grubun müziğini. Kendi klavyesi olmasa dinlemez belki de bu müziği. Zaten bir röportajında dediği gibi: "Onlar sevmediğim müziği yapıyolar. Ben ise onlara klavyemle onların müziğine tecavüz ediyorum"
Flake sigara kullanıyor ve alkolü çok seviyor. Özellikle şarap ve viski-kolaya dayanamıyor. "Flake" takma adını çok seviyor ve herkes onu bu isimle çağırıyor. Ayrıca eskiden doktor olmayı çok istediği için ona "Doktor" şeklinde de hitap ediliyor.

FLAKE'DEN BİR ALINTI: Önceden uzun saçlı bir blues hayranıydım. Bir de şimdiki halime bakın...


Paul Landers(Ritim Gitar)

DOĞUM TARİHİ: 9 Aralık 1964
DOĞUM YERİ: Belarus, Fakat doğumundan sonra Berlin'de yaşamaya başlamış. Yani aslen bir rus diyebiliriz...
SAÇ RENGİ: Kahverengi
GÖZ RENGİ: Kahverengi
BOY, KİLO: 175cm

HAYATI: Paul yedi aylık olarak doğar. Annesi ve babası ile ailenin tek çocuğu olarak yetişir. Küçükken şişmanlığı yüzünden çabuk göze batar ama aynı zamanda okulun en güçlü çocuğudur. Bu yüzdenmi bilinmez 13'üne kadar jimnastik yapar. Keman, piyano ve gitar dersleri alır. Annesi ve babası ayrılır ve kısa süre sonra annesi tekrar evlenir. Bu yüzden 16 yaşında evden ayrılır Paul ve Flake ile birlikte yaşamaya başlar. Yıllarca Flake ile birlikte yaşar. Kütüphane'de çalışır bir süre.
Paul'un gerçek ismi "Henry" imiş fakat babasını çok sevdiğinden bu ismi almış kendine. Esas soyadı ise "Hirsch". "Landers" eski eşinin soyadı. Paul'de grubun dul üyelerinden. Bir oğlu var ve nişanlı olduğu söyleniliyor. Paul fazla olmamakla birlikte sigara kullanıyor. Rusya'da doğduğundan ve daha sonra bir yıl Rusya'da yaşadığından iyi derecede rusça konuşabiliyor. Pantera, Metallica ve Sex Pistols dinliyor. Paul "Live aus Berlin" konseri sırasında şiddetli derecede gripmiş.

PAUL'DEN BİR ALINTI: Biz sahnede biraz zıplıyor, alevler çıkarıyor yaramazlık yapıyoruz. Fakat insanlar bunu çok seviyor.


Christoph 'Doom' Schneider:(Davul)

TAKMA ADI: Kötü kader, ölüm manasına gelen "Doom".
DOĞUM TARİHİ:11 Mayıs 1966
DOĞUM YERİ: Berlin, Almanya
SAC RENGI: Kahverengi
GOZ RENGI: Koyu mavi
BOY: 193cm

HAYATI: Beşi kız biri erkek olmak üzere altı kardeşiyle birlikte büyüdü Schneider. Ağabeyi Stephan Schneider'dan sonra en büyük kardeştir. 14. yaşgününde abisi Stephan ona çöp tenekesi ve benzeri şeylerden yapılmış bir davul hediye eder ve o günden sonra davul çalmaya başlar Schneider. Yıllarca o davulu kullanır ve bazı amatör gruplarda çalışır. Rammstein'dan önce Die Firma grubunda çalan Schneider, arkadaşı Richard'ın yeni bir grup fikriyle Rammstein'a katılır.
Schneider eskiden çok iyi bir hentbol oyuncusuymuş. Karısından boşandı fakat hala görüşüyorlar. 2005 yılında yeniden evlendi. Grup kurulmadan önceki işinde telefon hatları çekiyormuş ev ev dolaşarak. Sigara içiyormuş fakat daha sonra bırakmış. "Doom" lakabından nefret ediyor ve kendisine soyadıyla hitap edilmesinden hoşlanıyor. Paul ile içmekten ve heavy metalden hoşlanıyor Schneider. Yükseklik korkusu var. Rammstein'ın akustik şaheseri "Los"un kaydında gitarları Schneider çaldı. Ayrıca kızkardeşi Constanze Schneider grubun sahne kostümlerinin tasarımını yapıyor.

SCHNEIDER'DAN BİR ALINTI:Biz özgün, mükemmel ve diğerlerinden çok çok daha iyiyiz.


Richard Kruspe-Bernstein:(Lead Gitar)

DOĞUM TARİHİ: 24 Haziran 1967
DOĞUM YERİ: Wittenburg, Almanya
SAÇ RENGİ: Kestane
GÖZ RENGI: Mavi
BOY: 180cm

HAYATI: İki ablası, ağabeyi ve anne-babasıyla büyür. Her nasılsa ailesi bi süre sonra boşanır ve annesi yeniden evlenir. Richard genç yaşında annesi ve üvey babasıyla yaşamaya başlar. Sessiz ve tuhaf bir çocuktur Richard. Konuşurken zaman zaman ses tonunu yükseltir fakat kolay kolay da sinirlenmez. Bugüne kadar kardeşleriyle de, arkadaşlarıyla da hiç kavga etmemiştir Richard. Tezgahtarlık ve kasiyerlik yapar. Gençken bir güreş şampiyonluğu kazanır. İlk cinsel deneyimini 13'ünde yaşadığını söylüyor.
Daha önce Orgasm Death Gimmicks grubunda çalan Richard artık sıkılır ve yeni bir şeyler yapmaya karar verir. Bu yeni grup fikrini arkadaşı Schneider'e söyler. O'da arkadaşları Paul ve Flake'i gruba dahil eder. Yani Richard için grubun kurucusu diyebiliriz. Grubu kurduktan sonra eşinden boşanır. Bir turne sırasında Caron Bernstein ile tanışır ve bir hafta sonra evlenirler. Richard öylesine sever ki onu isminde onun soyadını da taşır.
Richard'ın bir de 1992 doğumlu kızı var. Khiara Li Lindemann. O'nu "Live aus Berlin"de görebilir. "Spieluhr"da da vokalini duyabiliriz. Sigara kullanıyor, sağ kulağında bir küpe deliği var. Esasen hiç kullanmadığı bir ön adı var "Sven". Black Sabbath ve AC/DC gruplarını seviyor. Çok iyi derecede ingilizce konuşuyor. Richard'ın ailesi oldukça zengin. Hala biraz sahne fobisi var.

RICHARD'DAN BİR ALINTI: Şarkı sözlerimiz bazılarının söylediği gibi ahlaksızca veya rezalet değil. Onlar meleklerden gelen aşk şarkıları..

Oliver Riedel:(Bas Gitar)

DOĞUM TARİHİ: 11 Nisan 1971
DOĞUM YERİ: Schwerin, Almanya
SAC RENGI: Genelde kazıtsada saç rengi siyah...
GOZ RENGI: Kahverengi
BOY: 200cm (en son :))

HAYATI: Oiver talihsiz bir çocukluk ve gençlik yaşar. 16'sına kadar annesini tanımaz. Babası ve erkek kardeşiyle yaşar. Daha sonra annesinin lokantasında işe girer. 17. doğumgününden iki gün sonra babası ve kardeşi ölür Oliver'in. Daha sonra gruba katılana kadar sıvacılık işiyle geçimini sağlar. Bas gitar çalmaya nerdeyse 20 yaşında başlar Oliver. Rammstein'dan önce "The Inchtaboktables" adlı grupta çalar. Gruba katıldığı zaman beraberinde "Seemann" adlı şaheserin fikrini getirir.
Oliver sporu özellikle sörf yapmayı çok seviyor. Bir kaykayı var. Ayrıca resim ve fotoğrafçılıkla amatör olarak uğraşıyor. Sigara kullanıyor. Vücudunun biryerinde dövme varmış. Sakin ve çekingen bir yapıda olduğunu ve bu huyunu çok sevdiğini söylüyor.

OLIVER'DEN BİR ALINTI: Aslında ben her zaman tatilde olduğumu düşünüyorum. Sevdiğim, yapmak istediğim işi yapmak istediğim kişilerle ve istrediğim ortamda yapıyorum.


Daha fazlası için rammsteintr sitesini ziyaret edebilirsiniz.Siteye gitmek için tıklayın.


Cranberries biyografi

The Cranberries ,
Noel ve Mike Hogan kardesler, 1990 yilinda dogduklari yer olan Irlandada davulcu Fergal Lawler ile birlikte kurduklari gruba Cranberry Saw Us ismini vermislerdi. Grubun ilk vokalisti Niall Queen ayrildiktan sonra gazetelere ve degilere bayan vokalist aradiklarini belirten bir ilan veren üçlü, Dolores ORiordan ile karsilastilar. Dolores üçlünün demo kayitlarinin üzerine söz yazdi ve grubun dünya çapinda basari kazanan ilk singlei Linger ortaya çikti. Bu gelismelerden kisa bir süre sonra, grup ismini The Cranberries olarak degistirdi ve Nothing Left At All adli demolarini Irlandadaki küçük dükkanlarda satisa sürdü. 300 adet kopyanin bir hafta içinde satilmasi üzerine de, içinde Linger ve Dreams i barindiran iki sarkilik demo kayitlarini büyük sirketlere gönderdiler.Bu demo kayitlari Ingiltere basinindan ve plak sirketlerinden o kadar ilgi gördü ki, plak sirketleri arasinda bir açik arttirma bile yasandi. Bu açik arttirma sonucunda, grup U2nun da plak sirketi olan Island Recordsla anlasma imzaladi. The Cranberriesin ilk albümü Everybody Else is Doing It, So Why Cant We? 1993 baharinda piyasaya çikti ve oldukça olumlu elestiriler aldi. Albümden çikan iki single; Dreams ve Lingerin basarisini takiben grup Suede ile birlikte Amerika turnesine çikti. Turne boyunca canli performanslari sayesinde izleyiciler tarafindan Suededen daha fazla ilgi görünce, MTVnin de dikkatini çektiler ve Linger en yüksek rotasyonda televizyonlarda boy göstermeye basladi. Amerikada platin plak kazanan ilk albümleri, Ingiltere listelerinde de uzun süre boyunca bir numarada kaldi.1994 yilina gelindiginde grubun vokalisti Dolores, menajerleri Don Burton ile oldukça görkemli bir törenden sonra evlendi. Evliligi ve grubun videolari sayesinde daha fazla ön plana çikmaya baslayan Doloresin sözleri ve vokal melodileri, ikinci albümde daha bir dikkat çekiciydi. 1996 yilinda çikardiklari üçüncü albümleri olan To the Faithfull Departed, öncekilere göre daha sert sounda sahip bir albümdü. Ayni zamanda Aerosmithin prodüktörü olan Bruce Fairbarinin imza attigi albümün ilk singlei Salvation, Cranberriesi dünya listelerinde yine üst siralara tasimayi basardi. Gruba gösterilen ilgi o kadar yogundu ki, MTV Unplugged serisi için ugradiklari Washingtonda verdikleri ücretsiz akustik konsere 10,000iaskin izleyici katildi ve yeterli güvenlik önlemleri alinamadigi için polis konseri iptal etti.Grup, 1999 yilinda dördüncü albümleri Bury The Hatcheti piyasaya sürdü. Albümden çikan ilk single Promises oldu ve çikar çikmaz neredeyse tüm ülkelerde 1 numaraya oturdu. Ayrica Animal Instinct, Just My Imagination ve Dying In The Sun gibi parçalari unutulmazlar arasinda yerini aldi. Grubun soundu artik daha bir olgunlasmis ve turnede geçen yillarin grup elemanlarini ne derece etkiledigi albümde açikça görülebiliyordu. 2001 yilinda, Wake Up and Smell The Coffee adli albümleri çiktiktan sonra, albümdeki parçalar listelerin üst siralarinda yerlerini almakta gecikmediler. Bu albümleriyle de güzel elestiriler alan grubun, bir yil sonra çikardiklari Stars - The Best Of 1992 - 2002 adli ilk best of albümleri, daha önce çikardiklari bes albümden seçilmis 18 sarkinin yani sira 2 de yeni sarki içeriyor. Grup, müzik elestirmenleri tarafindan 90li yillarin en büyük gruplarindan biri olarak kabul edilmektedir.

Son albümleri "Are You Listening" şarkıları

Ordinary Day

When We Were Young

In The Garden

Human Spirit

Loser

Stay With Me

Apple Of My Eye

Black Widow

October

Accept Things

Angel Fire

Ecstasy


Daha fazlası için cranberriesclub sitesini ziyaret edebilirsiniz. Siteye gitmek için tıklayın.

KoRn biyografi


1992’de L.A.P.D ve Sex-Art’ın birleşmesi sonucu oluşan KoRn, HipHop – Rap ile Progressive Rock-Metal müziğini harmanlayarak ‘Numetal’ tarzını yaratırlar.Bu yeni müzik akımı o kadar çok tuttu ki , kendilerini KoRn’un çocukları olarak gören bir sürü alt gurup çıktı. Bunların bir çoğunda KoRn’un simgesi olan ‘K’ve ‘R’ harfeleri yer almaktaydı.(bknz Slipknot , Limp bizkit , Linkin Park) Türevlerinden KoRn’u ayıran en belirgin özellik müzik tonlarının oldukça koyu daha doğrusu ölü gibi olmalarıydı - tıpkı Black Sabbath gibi.KoRn sıradışıydı , KoRn alışılmamıştı onlar verdikleri mesajlarla bir çok hayranı olan ve bir o kadar aile tarafından da sevilmeyen bir guruptular. Gurubumuz 1994’te ilk albümleri KoRn’u piyasaya sürer . Çok sert ve bir o kadarda insanları kışkırtan nefret dalgaları yayan bu albüm , rock müzik tarihi açısından bir dönüm noktası olarak sayılır. İlk single'ları "Blind" ile herkezi şok ederek müzik dünyasına giriş yapan grup, "Are u Ready" sözleri ile başlayan albümleri ile adeta yeni jenerasyonun haberini verir. 96’da ‘Life is Peach’ debutunu çıkartan gurubun hit şarkısı 'A.D.i.D.A.S (All Day I Dream About Sex)' ti.Bu şarkı hakkında bir çok olumsuz eleştiri vardı örneğin sponsorlarına yalakalık yapma amacıyla yapılmış olması gibi , neyse biz işin politik kısmıyla ilgilenmiyoruz.Sonuçta 'A.D.i.D.A.S' o kadar çok popüler oldu ki KoRn bu şarkıya üç remix ten oluşan bi single albüm yapma gereği bile duyar. İki yıl aradan sonra 3.debut albümleri olan ‘Follow The Leader’ i çıkaran guruba bu albümde Ice Cube ve Fred Durst’ te eşlik etmişti.Sonuç olarak bu albüm haftalarca Listbox’larda ‘’1’’numarada kalır.Dahası ‘Freak On a Leash’ videoları MTV’nin üç GRAMMY’si ile ödüllendirilir ve gurup tavan yapar.Onlar artık dünya çapında milyonlarca hayranı olan bir markaydılar ve bir marka olmanın gereklerini sonuna kadar kullandılar 98 sonlarında kendi festival organizasyonlarını kurdular.Bu festivalin adı ‘Famil Values’ (Aile Değerleri) adını aldı.Ayrıca ‘Elementree’ adında kendi müzik şirketlerini kurdular.’Follow The Leader’ hakkında söylenmesi gereken çok önemli bir şey daha var – oda kanser hastası olan bi çoçuğun son dileğinin KoRn elemanlarıyla bir-iki dakikalık görüşme isteğidir. Buluşma saatler sürer ve ‘JUSTiN’ ortaya çıkar. 99-00’de yayımlanan Issues’i ilk dinlediğinizde diğer üç albüme göre oldukça farklı olduğunu fark edeceksiniz.Bu albüm Jonathan’ın değimiyle KoRn’un başlangıçtan beri geçirdiği değişimi ifade ediyordu. Müzik otoritelerinin bu albüm hakkındaki genel düşünceleri vasatı aşmaz olarak nitelendirilrken "Issues" Listbox’lara 1 numaradan girdi ve KoRn’un en çok satan albümü olarak tarihe geçti. Birçok dergi, televizyon programı grubu "Milenyum'un Grubu" olarak seçti. 2002 ve Untouchables ile beşinci kez karşımıza geliyordu grup. Bu albüm her nekadar ‘melodram’ bir sound’a sahip olsada yinede KoRn’un kendine has nefret anlayışının bir yansımasıydı."Here To Stay" gibi bir hitle albüm açılışını yapan grup birde Grammy Ödülünüde kapınca albümün başarısıda ortaya çıkıyordu. Değişim devam ediyordu. KoRn Tomb Raider Soundtrack'i Grammy adayı süper şarkısı "Did My Time" ile süper bir dönüş yaptı, ancak ödülü Metallica'nın St.Anger'ına kaptırdı. Ardından "Right Now" ve "Everything I've Known" single'ları albümün diğer gözdeleri oldular.Albümde Jonathan Davis'in Korn'un şimdiye kadarki en ağır parçası olarak sunduğu 'Break Some off' da fanlardan yoğun ilgi gören şarkılardandı. 2004 yılında ise tüm albümlerinden hit parçaları seçerek bir 'Greatest Hits' yayınladılar. Albümden hemen sonra 2005 yılında ise kurucu üyelerden Head dini sorunları öne sürerek gruptan ayrıldı ve bütün müzik dünyasını şok etti. Ve Şimdi Ancak grup yılmadı ve fanlarına şimdiye kadarki en ilginç albümlerini sundular. 'See you on the other side' ilk haftada 200.000 satarak Billboard listelerine 3. sıradan girmeyi başardı ancak bu satış grafiğinin sadece çok iyi gidiyor ve dahada artacağa benziyor. Albüm kesinlikle dinlenildikçe sevilecek bir yapım. 'Twisted Transistor' video klibi ile açılış yapılan yapımda Liar, Coming Undone ve Souvenir gibi fanları tatmin edecek bir çok parça bulunuyor. Head'in yokluğunda KoRn yine iyi bir iş çıkarmışa benziyor.

Daha fazlası için korn-turkey sitesini ziyaret edebilirsiniz. Siteye gitmek için tıklayın.

Evanescence Biyografi & şarkı sözleri

Evanescence "duman gibi yok olmak" anlamına geliyor.Vokalde ve piyanoda Amy Lee,gitarlarda John LeCompt, Will Boyd,Terry Balsamo ve bateride William Gray'den oluşan ilk albümü "Fallen"'ı yayınlamıştır(Mart 2003).Peki Fallen albümü ilk albümleri miydi?Tabi ki hayır.
Grup Arkansaslıdır.Amy Lee'nin inanılmaz güzel sesi ile grubu diğer nu-metal gruplarından ayrı tutuyor.Amy Lee'ye göre grubun sırrı müziklerinin epik, dramatik ve karanlık olmasıdır.Belki de Amy Lee'nin ta kendisidir.
Grup Amy Lee ve Ben Moody tarafından kurulmuştur.İkisi çocukken yaz kampında tanışmışlar ve grubu kurmaya o gün karar vermişler.Amy Lee piyanoda Meat Loaf'ın "I'd Do Anything For Love"ını çalarak oyalanırken Meat Loaf hayranı olan Ben Moody ise gidip hemen Amy Lee ile tanışmış ve grubu kurmaya karar vermişler.Kendi çabalarıyla yayınladıkları, cd yazıcı ile çoğalttıkları ilk EP'leri ile yerel olarak tanınmışlar.Onlar eski albümleri şu an komik diye nitelendiriyorlar.Arkasından ikinci EP "Whisper" ve 2000 yılındaki ilk albüm "Origin" albümü gelmiş.Ancak grup özel bir neden yüzünden bu albümü hiç yayınlanmamış saymak istiyorlar.Bu sebeple bazı sitelerde ve resmi sitelerinde "Falen" ilk albüm gibi görünmektedir.
Grup "Fallen" albümüyle büyük bir kitleye ulaşmıştır.Grubun albümü 600.000 satıp Billboard ilk 10'a girmiştir.Cristian-Rock kitlesi tarafından çok sevilip başarı grafiği hızla yükselişe geçince bu kitleye hitap eden müzik marketlerinden toplatılmış.Amerika'da Hristiyan Rock şeklinde bir olgu vardır.Dini temalar işleyen gruplar büyük ilgi toplar.Sadece bu türe endekslenmiş plak dükkanları, radyolar ve festivaller var fakat grup üyeleri kendilerini gotik tarzını kabul etmedikleri gibi yalnız bu kitleye hitap ediyor durumuna gelmek istemedikleri için bu tür dükkanlardan albümlerini toplatma kararı almışlardır.Şarkılarda çoğunlukla aşk ve çaresizlikle birlikte karanlık temaları dikkati çekiyor.
Evanescence piyasadaki diğer nu-metal veya goth gruplarından çok farklıdır.Grup:"Öfke dolu gençlerin hazırladıkları, önceden paketlenerek satışa sunulmuş gibi duran çok albüm var piyasada Biz böyle değiliz.Bir görüntü satmaya çalışmıyoruz, sadece kalbimizdekileri yazıyoruz."diye açıklıyorlar.
Grup turnedeyken Ben Moody grubu terketmiştir.Bu bazıları için hayal kırıklığı yaratırken bazıları için de sevinç yaratmıştır!Ben Moody Avril Lavigne'ın bir ara gitaristliğini yaparken grup devam etme kararı alarak turneye kaldığı yerden devam etmiştir ve Ben Moody'nin yerine Cold grubunun gitaristi Terry Balsamo geçmiştir.2004 yılının Kasım ayında unutulmaz Paris konseri görüntüleriyle oluşan "Anywhere But Home" adında bir konser albümü çıkarmışlardır.
Grup yeni albüm çalışmalarına turne bitince Ben Moody'siz başlamıştır.Amy Lee Terry Balsamo ile şarkılar bestelemeye başlamıştır bile.Artık Evanescence fanları yeni bir albüm beklemektedir.Şansızlıklar grubun peşini bırakmamıştır.Grubun yeni gitaristi Terry beyin felci geçirmiş ve Amy menajerleriyle mahkemelik olmuştur.Albüm ertelendikçe ertelenmiştir.Sonunda Terry iyileşmiş ve albüm kayıtlarına hızla devam etmişlerdir.Ağustos 2006'da artık Evanescence'ın yeni klibi "Call Me When You're Sober" tv'lerde dönemeye başlamıştı.Ama bir ayrılık daha gerçekleşmiştir.Albümün çıkmasına haftalar kala grubun bassisti, şüprhesiz en sevilen ve grubun en sempatik elemanı Will Boyd gruptan ailesiyle vakit geçirmek için ayrılmıştı.Bu haber grubu ve fanları epeyce üzmüştü.Will artık Two Spines adlı grupla çalışıyordu.Gruba
Revolution Smile grubunun eski bassisti Tim McCord katıldı ve Evanescence ikinci albümü The Open Door'la kapılarını 3 Ekim'de açtı...


Şarkı sözleri:

My Immortal

I'm so tired of being here
Suppressed by all of my childish fears
and if you have to leave
I wish that you would just leave
Because your presence still lingers here
and it won't leave me alone

These wounds won't seem to heal
This pain is just too real
There's just too much that time cannot erase

When you cried i'd wipe away all of your tears
When you'd scream i'd fight away all of your fears
and i've held your hand through all of these years
But you still have all of me

You used to captivate me
By your resonating light
But now i'm bound by the life you left behind
Your face it haunts my once pleasant dreams
Your voice it chased away all the sanity in me

These wounds won't seem to heal
This pain is just too real
There's just too much that time cannot erase


Bring me to life

How can you see into my eyes like open doors,
Leading you down into my core, where i've become so numb.
Without a soul, my spirit sleeping somewhere cold,
Until you find it there and lead it back home.

Wake me up inside,
Wake me up inside,
Call my name and save me from the dark.
Bid my blood to run,
Before i come undone.
Save me from the nothing i've become.

Now that i know what i'm without,
You can't just leave me.
Breathe into me and make me real.
Bring me to life.

Wake me up inside,
Wake me up inside,
Call my name and save me from the dark.
Bid my blood to run,
Before i come undone.
Save me from the nothing i've become.
Bring me to life.


Frozen inside without your touch,
Without your love, darling,
Only you are the life among the dead.


Wake me up inside,
Wake me up inside,
Call my name and save me from the dark.
Bid my blood to run,
Before i come undone.
Save me from the nothing i've become.

Daha fazlası için evanescenceturkey sitesini ziyaret edebilirsiniz. Siteye gitmek için tıklayınız.